20 Ağustos 2012 Pazartesi

Yeni Hayat / Orhan Pamuk

"böylece gide gide hayatın kalbine değil, ancak kendi sefaletinin sınırlarına varabilen talihsiz yolcu, bu sınırda rastladığı bilge şeyhe hayatın, kitabın, zamanın, yazının, meleğin, her şeyin anlamını sorma telaşına kapıldı.

ona bütün bunların anlamının ne olduğunu soruyordum, o da “bütün bunlar”dan neyi kastettiğimi soruyordu. o zaman ona her şeyin başlangıcı olabilecek sorunun ne olduğunu soruyordum ki, o soruyu ona sorabileyim. bana, bulacağım şeyin başlangıcı ve sonu olmayan bir yer olması gerektiğini söylüyordu. demek ki bir soru bile yoktu belki ona sorabileceğim. yoktu. ne vardı peki? ne olduğu insanın nasıl baktığına bağlıydı. (…) bunlar da her şey değildi belki ama hiçbir şey de değildi. peki ötede bir yerde, onca yolculuktan sonra gördüğü yeni bir ülke yok muydu? ötede bir yer varsa, yazının içindeydi bu, ama yazıda bulduğunu yazının dışında, hayatta aramanın boşuna olduğuna karar vermişti. çünkü dünya da, en azından yazı kadar sınırsız, kusurlu ve eksikti."

[sayfa 203'ten alıntıdır]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder